News & Insights

Arabuluculuk Anlaşmasının Kesin Etkisi

6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu (“Arabuluculuk Kanunu”) üzerinde değişiklikler yapan kanun tasarısı, 13 Ekim 2017 günü TBMM Genel Kurulu’nda kabul edildi. Kabul edilen değişiklikler ile arabuluculuk uygulamasında gerekli ve önemli olduğunu düşündüğümüz bir takım farklılıklar hayatımıza dahil olacak.

              Münhasıran Arabuluculuk Kanunu üzerinde yapılan değişikliklerden en önemlileri hakkında aşağıda bilgi vermek isteriz:

Anlaşma Konusu Hakkında Sonradan Dava Açılamaması

              Arabuluculuk faaliyetinin taraflar bakımından tercih edilmesinin altında yatan en önemli sebep, dava yoluyla uzayan ve yargılama giderleri artan mahkeme süreçlerini tarafların menfaati doğrultusunda kısa bir zaman diliminde ve gizlilik içerisinde çözümlenmesidir.

              Ancak arabuluculuk faaliyeti sonucu çözümlenen uyuşmazlıkların daha sonradan taraflara fazlaya ilişkin olarak yeniden dava ve talep hakkı verip vermeyeceği yönündeki belirsizlikler arabuluculuk kurumun güvenilirliğini zedelemekteydi. Bu sebepten dolayı da tercih konusu olması hakkında çekinceler olmaktaydı.

              Adı geçen kanun değişikliği ile Arabuluculuk Kanunu’nun Tarafların Anlaşması başlıklı 18. maddesine bir ekleme[1] yapılarak tarafların üzerinde anlaştığı hususlar hakkında dava açılamayacağı kanun hükmü halinde gelmiştir.

              Kanunda açık bir düzenleme olmadığı için bu husus hakkında yerel mahkemeler de yorum yoluyla karar vererek söz konusu belirsizliği açıklığa kavuşturuyordu. Örnek olarak bir sigorta şirketine karşı bedeni hasar kaynaklı fazlaya ilişkin haklar için açılmış olan bir davada, Ankara 11. Asliye Ticaret Mahkemesi, Haziran 2017 içinde vermiş olduğu bir karar[2] ile kanun değişikliği ile aynı doğrultuda bir karar vermiştir.

              Bu kararda, tam olarak “Arabuluculuk Kanunu 18/2 madde gereği icra edilebilirlik şerhi istenebilecek ve ilam niteliğindeki bir belge ortada iken bu davanın açılmasında hukuki yarar bulunmadığı anlaşılmakla davanın reddine” ifadesini kullanarak hüküm tesis etmiştir.

Kendiliğinden İlam Hükmü

              Arabuluculuk Kanunu’nun Tarafların Anlaşması başlıklı 18. maddesinin eski metnine göre arabuluculuk görüşmeleri neticesinde varılan yazılı anlaşmaya, talep üzerine mahkemeden icra edilebilirlik şerhi alınması kanunen mümkündü. Bu şerh ile beraber arabuluculuk anlaşması ilam niteliğinde belge haline gelmekteydi.

              Arabuluculuk Kanunu’nun 18. maddesine gelen değişiklikler[3] ile arabuluculuk anlaşmasının ilam niteliğinde belge sayılması için artık mahkemeye müracaat zorunluluğu kalktı. Diğer bir ifade ile arabuluculuk anlaşması kendiliğinden kanunen ilam hükmü kazandı.

              Bugüne kadar kanunda bu husus yazmasa dahi, arabuluculuğun iradi bir süreç olması sebebiyle, üzerinde anlaşılan hususlar hakkında daha sonradan bir dava açılması, arabuluculuğun ruhuna aykırıdır. Ancak bugüne kadar kanunlarımızda bu husus yer almamaktaydı.

              Her ne kadar kanun değişikliği öncesinde yerel mahkemeler yorum yolu ile bu doğrultuda kararlar vermiş olsa dahi, yapılan bu son düzenlemeyle (i) arabuluculuk anlaşması ile anlaşılan hususlar hakkında taraflarınca dava açılamayacağı ve (ii) bu anlaşmanın kendiliğinden ilam niteliğinde belge sayılması kanun hükmü haline gelmiştir.[4]

              Ülkemizde yargılamaların uzun senelere yayılan bir süreç gerektirmesi, alternatif tarafları uyuşmazlık çözüm yollarını denemeye itmektedir. Getirilen bu kanun değişiklikleri ile arabuluculuğun önümüzdeki günlerde uygulama sahasının artacağı kanaatindeyiz.

Bültenimiz ile alakalı olarak aklınıza takılan herhangi bir husus olması halinde ve daha detaylı bilgilendirme için her daim bizlere ulaşabilirsiniz.

            Saygılarımızla,

This post is also available in: English


Av. Nedim DurukanAv. Mahmut Barlas
Published :
Categories: Other