News & Insights

2/11/2023 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanan 8 Haziran 2023 Tarihli ve 2019/8563 Başvuru Numaralı Anayasa Mahkemesi Kararı (“Karar”)

  1. GİRİŞ

Anayasa Mahkemesi’nin (“AYM”), Av. Nesrin Çetinkaya ve Av. Serhat Çetinkaya’nın (birlikte “Başvurucular” veya “Avukat Başvurucular” olarak anılacaktır) Türk Tabipleri Birliği’ne (“TTB”) sundukları şikâyet dilekçesinde kullandıkları ifadeler nedeniyle Türkiye Barolar Birliğince (“TBB”) uyarma disiplin cezası verilmesinin ifade özgürlüğünün ihlali niteliğinde olduğuna ilişkin 2019/8563 numaralı,  08/06/2023 tarihli kararı (“Karar”) 02/11/2023 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanmıştır.

  • BAŞVURUYA KONU OLAY VE BAŞVURU

Eskişehir Barosu’na kayıtlı Avukat Başvurucular, polisler tarafından darp edildiğini iddia ettikleri müvekkilleri hakkında sağlık raporu düzenleyen doktorun gerçeğe aykırı rapor tanzim ettiğini ileri sürmüştür.

Başvurucular (i) doktorun Gezi Parkı eylemleri sırasında Eskişehir’de hayatını kaybeden A.İ.K ile hastanede ilgilenen doktor ile aynı kişi olduğunu, (ii) A.İ.K’nin ölmesinde ağır ihmali bulunduğu ve (iii) diğer eylemcilere de müdahale etmekten kaçındığı iddiası ile TTB’ye şikayette bulunmuştur.

Doktor, Başvurucuların şikâyet dilekçelerinde “Örnek gösterilen olayda gerçekleştiği şekliyle aynen bizim olayımızda da cereyan eden, polisin adeta usul edindiği taktiği ile mesleğini sübjektif nedenlerle peşkeş çeken bir doktorun arasındaki polis doktor işbirliği bir tesadüf olamaz ve değildir de.” ifadelerini kullanmaları sebebiyle Eskişehir Barosu’na şikayette bulunmuştur. Eskişehir Barosu şikâyet üzerine Başvurucular hakkında uyarma disiplin cezası vermiş, Başvurucuların itirazı üzerine ise TBB kararı kaldırarak disiplin cezası verilmesine yer olmadığına karar vermiştir.

Akabinde Adalet Bakanlığı, şikayet dilekçesinde yer alan “mesleğini sübjektif nedenlerle peşkeş çeken bir doktorun” ifadesinin 1136 sayılı Avukatlık Kanunu’na aykırı olduğu gerekçesi ile yeniden TBB incelemesine göndermiştir ve karar onanmıştır. Bunun üzerine Başvurucular Ankara İdare Mahkemesi’ne başvurmuş, mahkemenin davayı reddetmesi nihayetinde konu Anayasa Mahkemesi’ne taşınmıştır.

  • BAŞVURUNUN İNCELENMESİ

Anayasa Mahkemesi, başvurucuların şikâyetlerini bir bütün olarak Anayasa’nın 26. maddesinde düzenlenen ifade özgürlüğü çerçevesinde incelemiştir.

Mahkeme, ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna ve verilen disiplin cezası ile başvurucuların ifade özgürlüğüne müdahalede bulunulduğuna karar vermiştir. Yapılan müdahalenin avukatlık mesleğinin etik ilkelerinin ve başkasının şeref ve itibarının korunmasına yönelik önlemlerin bir parçası olduğundan hareketle meşru bir amaç taşıdığını değerlendiren mahkeme, temek hak ve özgürlükleri sınırlayan tedbirlerin başvurabilecek en son çare niteliğinde olması gerektiğini vurgulamıştır.

Kararda, avukatların hukuk devletinin yargı düzenindeki yerinin özellik taşıdığı vurgulanarak, ifade özgürlüğü kavramının avukatlar yönünden daha nitelikli bir bağlamda ele alınması gerekliliği belirtilmiştir.

Kararda özellikle Başvurucuların bahse konu şikâyet dilekçelerinde kullandıkları ifadelerin bağlam içinde değerlendirilmesi ve bütünden adeta cımbızlanarak incelenmemesi gerektiğinin altı çizilmiştir. Bu gerekliliğe karşın, başvuruya konu sözler derece mahkemeleri tarafından bağlamı içinde incelenmemiş, birkaç sayfadan oluşan şikâyet dilekçesinden “peşkeş çekmek” ifadesine dikkat edilerek tahkir edici nitelikte olduğu kabul edilmiştir. Anayasa Mahkemesi, derece mahkemelerinin bu değerlendirmesinde, Başvurucuların ifade özgürlüğü ile avukatlık mesleğinin etik ilkelerinin korunması ve doktorun şeref ve itibarının korunması hakkı arasında adil denge kurulmadığına kanaat getirmiştir.

 Başvurucuların kullandıkları ifadeler, müvekkil menfaati korumak ve savunma avukatlığı görevlerinin icrası olarak değerlendirilmiştir. Nitekim ihtilaflı ifadelerin uyuşmazlıkla bağlantılı olduğuna kanaat getirilerek olayın bütünü ışığında objektif bakımdan savunulabilir bir amaca hizmet ettiği kabul edilmiştir. Nihayetinde ihtilaflı ifadelerin keyfî bir kişisel saldırı olarak yorumlanamayacağına karar verilmiştir.

Her ne kadar başvuruculara en hafif disiplin cezası verilmişse de savunma hakkı kapsamında kaleme alınan bir şikâyet dilekçesi sebebiyle verilen disiplin cezasının müvekkillerinin çıkarlarını savunan başvurucular üzerinde caydırıcı etki doğuracağı belirtilmiştir. Ayrıca söz konusu ifadelerin müşteki doktorun soruşturma sürecinde görevini icra ederken sergilediği eylemleriyle sınırlı eleştiriler olduğu kabul edilmiştir.

Başvurucuların ifade özgürlüğüne yapılan müdahalenin ilgili ve yeterli bir gerekçe ile hukuki zemine oturtulmadığına kanaat getirilmiştir.

  • HÜKÜM

İfade özgürlüğünün ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilerek Anayasa’nın 26. maddesinin ihlal edildiği yönünde hüküm kurulmuştur.

Ayrıca Başvuruculara 18.000 TL manevi tazminatın ayrı ayrı ödenmesine, tazminata ilişkin diğer taleplerin reddine, 10.264,60 TL yargılama giderinin başvuruculara ayrı ayrı ödenmesine, oybirliğiyle karar verilmiştir.

  • SONUÇ

Anayasa Mahkemesi, Başvurucuların savunma avukatlığı görevinin icrası niteliğindeki şikayet dilekçesinde kullandıkları ifadelerin derece mahkemelerince bağlamı içinde incelenmediğine, ifade özgürlüğüne yapılan müdahalenin hukuki bir zemine oturtulmadığına kanaat getirerek Başvurucuların Anayasa’nın 26. maddesi ile güvence altına alınan ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine karar vermiştir. 

This post is also available in: English


Av. Mahmut BarlasAv. Ece Akbaba
Published :
Categories: Other